27 Temmuz 2010 Salı

PALYAÇOLARDAN HERKES KORKAR ARKADAŞ!



Koulrofobi diye bir şey var belki duymuşsunuzdur. Palyaço korkusu diyelim basitçe. Evet var böyle bir şey. Çocukluk döneminde yaşanan olaylarla ilişkilendirilmekte genelde. Aslında çok da mantıksız bir durum değil bence. Maskenin altına gizlenmiş , yüz ifadesini , mimiklerini takip edemeyeceğiniz bir kişiden korkmak olası gözüküyor. İnsan ilişkilerinde çehre önemli bir rol oynuyor zira. Haliyle bilemediğiniz, fikir yürütemediğiniz bir tip var olduğunda maskenin altında , korkabilirsiniz.

En sık olarak Amerika'da görüldüğü söyleniyor ki bence bu da gayet mantıklı. Amerikan şehir efsanelerinin en korkunçlarında birisi bir bebek bakıcısı ve bir palyaço arasında geçen olayları anlatır. Bu efsaneni birçok farklı versiyonu var , ileride yeri gelirse anlatırız. Yine Stephen King'in "it" adlı romanı da çokça bir palyaço üzerinden seyreder. Seri katil John Wayne Gacy "katil palyaço" diye anılır vs vs... Hem bilinçaltından gelen mesajlar hem de bu figürleri gören Amerikalılar koulrofobi manyağı olmadılarsa büyük iş başarmışlardır.

Koulrofobi illetinden gerçek insan olarak Johnny Depp abi , film/dizi karakteri olarak ise Cosmo Kramer ve Sam Winchester gibi abilerimiz muzdariptir. Evet bildiğimiz Jack Sparrow palyaçolardan korkmakta. Kendisine terapi ile çocukluğuna dönmesini salık veriyoruz. Bu yöntemler koulrofobiden kurtulabileceği iddia edilmekte. Denemekte yarar var.

Son olarak efsane dizi Supernatural dan palyaçolarla ilgili şahane bir diyaolg verip yazıyı bitireyim. Unutmadan söyleyeyim resimdeki palyaçodan hiç bir şekilde bir an bile korkmadıysanız , hiç bir şekilde ürkmediyseniz bravo size. Ben resim ararken koulrofobik olmanın kapısından döndüm. Neyse fazla uzatmadan diyalogu vereyim :

DEAN: [smirking] I know what you’re thinkin’, Sam. “Why did it have to be clowns?”

SAM: Give me a break.

DEAN: You didn’t think I’d remember, did you? I mean, come on, you still bust out cryin’ whenever you see Ronald McDonald on the television.

Supernatural 2x02 Everybody Loves A Clown bölümünden. Sam denilen arkadaş 24-25 yaşlarında birisi onu da not düşeyim.

2010/2011 FENERBAHÇE FORMALARI









Fenerbahçe'nin 2010/2011 sezonu formaları bir süre önce belli oldu. Blogun Fenerbahçeli yazarı Servantes'in yoğunluğu sebebiyle bu seferlik değerlendirmeyi ben yapayım.
Çubuklu forma gayet iyi olmuş , üzerine söylenecek pek fazla bir şey yok. Göğüs reklamı konusunda Türk Telekom'un fersah fersah önünde olan Avea ile devam ederek iyi bir iş çıkarmış Fenerbahçe.
Beyaz forma da benim beğendiğim formalardan biri oldu , son derece sade ama özensiz değil. Üstünde çalışıldığı belli. Ancak 4 forma yapıldığı için ister istemez geri planda kalacaktır.
Yeşil forma ise benim en beğendiğim forma oldu. Çizgiler biraz boğmuş sanki formayı ama , rengiyle olsun , ön tarafındaki deseniyle olsun gayet iyi kotarılmış bir forma. 4 forma sebebiyle oluşan kalabalığa kurban edilmemeli , sıklıkla giyilirse yararlı bir hamle olur , peynir ekmek gibi satar.
Mavi forma ise bence son derece gereksiz olmuş. Açıkçası ben bu formayı yetersiz buldum. Biraz Chelsea havası var sanki diyebiliriz ama rengi ve önündeki desen -en azından fotograflarda- pek de iyi gözükmüyor. Bana göre en az kullanılması gereken forma budur. Çok satın alan da çıkmaz bence.
Totalde seneki formalarında başarılı işler çıkarmış Fenerbahçe. Darısı Galatasaray'ın başına...

PEMBE/SOMON FORMA?


Bugün görücüye çıkacak 2010/2o11 formalarının hepsi , ama önden çok konuşulan pembe/somon formayla ilgili bir değerlendirme yapalım. Baştan söyleyeyim parçalı da parçalı diye sabahı edenlerden değilim. Bu tarz formalara da her daim sıcak bakarım. Ancak geçen sene çıkan mor forma tasarımı , kumaşı , rengi , her şeyiyle çok kötüydü. Pembe/somon forma ise "olmuş" bence. Siyah şortla uyumu , rengi , çizgileri hoş duruyor. Eminim bu forma Mustafa Sarp , Serdar Özkan gibi biçimsiz adamlara giydirilerek değil de Kewell , Neill gibi adamlarla tanıtılırsa daha da çok beğenilecektir. Sataşmalara , esprilere kulak asmazsanız çok severek giyebileceğiniz bir forma olmuş. Deplasmanlarda sıklıkla giyilmeli. Bakarsınız parçalıyla , çubukluyla , turuncuyla dağıldığımız Kadıköy'den pembeyle sevinerek çıkarız.